İzmirli Abdullah amca diye tanınan salih bir insan vardı.1945 li yıllarda genç bir delikanlı iken Adana’ya gitmiş.Sâmi Efendi hazretlerini sora sora arayıp bulmuş ve mânevî dersini o yıllarda almış güzel bir insan.O güzel insan, 1950’li yıllarda İstanbul’dan Medine-i Münevvere’ye hicret etti.Ömrünün sonuna kadar o kutlu beldede yaşadı ve o mübarek
MİRAÇ
merdiven gibi yukarı çıkılacak,uruc edilecek alet manasındadır.Resulallah (S.A.V) Hazretler mübarek vücutları ile Kuds-i Mübarekeden semaya cevahirden bir merdivenle ve canlı olarak uruc ettiklerinden SAHİBİL MİRAC manası,enbiya ve mürselin,hazeratından ancak kendilerine mahsus kılınmıştır.Muhammed (S.A.V) efendimizin mübarek miracının
Amanda hayranlıkla kafasını salladı. “Bütün bunları nereden biliyorsun?”
Faith küçümseyerek kaşlarını kaldırdı. “Çünkü,” dedi yunuşak bir sesle, “bir gazetenin sosyete sayfaları dışında da okunacak yerleri var.”
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ)
“ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede